Menu
SENİ ANLATMAYA GÖZLERİNDEN BAŞLAMALIYIM USTA
Haberler • SENİ ANLATMAYA GÖZLERİNDEN BAŞLAMALIYIM USTA

SENİ ANLATMAYA GÖZLERİNDEN BAŞLAMALIYIM USTA

Gözlerinde aradık kaybolmuş heveslerimizi... Yiten hayallerimizi… Gözlerin bir güneş kadar sıcaktı. İliklerimizi donduran kabuslardan uyandığımızda korkularımızı da kaldırıp atmıştık uzaklara…

Zamanı sen mi gölgelemiştin?  Biz zamanı esir mi etmiştik? İçinden çıkılması mümkün olmayan soruların cevabını nasıl vermiştin?  İnsafı kaybolmuş cümlelerin hayatımıza hangi boşlukta girdiğini unutturmuşlardı… Gözlerinin içine bakmaya korkuyorlardı en çok… Düne dair yarım kalan ne varsa, saklandıkları yerden bir gün çıkacağını biliyorlardı.  Gözlerin umuttu. Çölün ortasında susuz kalmış çocuklara gözlerinden taşanlar ufuktu.

Yürekleri yangın yerine dönmüş annelerin kulaklarındaydı sesin. Sesin susturulmuş diyarların insanlarına ulaşan bir çağrıydı. “Kalkın diyordun. Kalkın ve dimdik durun ayakta…” Sesin yalnız coğrafyalarda zulümden titreyen nice canlar için hayattı. Sen konuşunca nefsi ile boğuşanlar kulaklarını tıkamaya devam ediyordu. Sen konuşunca asırlar boyunca dilimizi kilitleyenler sana diş biliyordu.

Sen cesaretimizdin. Güçsüz olduğumuzu hissettirenlere inat şaha kalkmış cümlelerin vardı. Hayatın yokuşlarında yorulmamayı senden öğrendik. İrademize sahip çıkmayı, haksızlığın karşısında susmamayı, zayıfın yanında olmayı, mazlumu yüceltmeyi senden öğrendik.

Biz Anadolu’nun yalnız çocuklarıydık. Yanımızda durduğun günden beri unuttuk yalnızlığımızı… Kendi haline bırakılmış, kaderine terk edilmiş çocuklar gibiydik. Konuşsak ağzımızı sımsıkı kapatırlardı. Gülmek yasaktı. Düşünmek yasaktı. Ötekilerin renkli dünyası vardı. Bizim dünyamızı karartmışlardı. Özgürlüğün rengi var mıydı?Annelerin üşüyen ellerini öz oğulları gibi tutan yanınla tanıdık. Tanıdık ve sevdik seni…  Sen ezilmiş çiçekleri avuçlarına alıp okşayandın. Güle gülüşleriyle can katandın. Solgun bir tene dokunduğunda rengini kızıla çalandın. Zayıflara omuz veren sendin. Düşeni kaldıran, yoksul düşleri zenginliğe boğan… Annelerinin sağlığı için ağlayan genç kızların ayağına doktoru götürerek onlara çare olan Sendin. Sana ulaşan her hitaba muhatap olan Sendin. Senden istenilenleri karşılıksız bırakmayan… İnsanlığımızı hatırlatan… Onurumuzu yerlerden kaldıran… Bizi boynu bükük bırakmayan Sendin…

Hayallerimizi ezip geçmeye çalıştıklarında köşeye çekilip içli içli ağlamayı bildik. Hülyamızı kanatanlar vardı. Gökkuşağımızı çalanlar vardı. Düşüncelerimize zincir vuranlar… Orta Çağ adetlerine bizleri mahkum etmeye çalışanlar vardı.

Dünyanın gözü kararmıştı. Biz senin gözlerinin ışığıyla yola devam ettik. Yürüdük. Yorulmadan yürüdük. Durmadan yürüdük. Sesin sesimiz oldu. Sözlerinle diri tuttuk ümitlerimizi… Sen konuştukça dünya kulaklarını tıkadı. Senin gözlerinden dünyaya bakmayı bilmeyenler Orta Doğu’nun kanını emmeye çabaladı.Masumların gözbebeğiydin sen… Yetimlerin babası… Öksüzlerin, yolda kalmışların durağıydın.Sen, kurulmuş tuzakları bozandın. Engelleri aşandın.  Halimizden anlayan, bir kuru sofraya oturan, çatlamış dudaklarımıza gönül çeşmenden su taşıyandın.

Dünün şahidi olan, yalnızlığımızı avutan, bizi biz yapan gözlerinden başlamalıydık seni anlatmaya… Seni anlatmaya bizi biz yapan sözlerinden başlamalıydık. Sen konuştun ve dünya sustu.

Sen bugünümüzsün. Sen yarınımızsın. Sen bütün coğrafyaları kucaklayan yanınla yüreğimizin ufkundasın.

Biz çocuklarımıza seni sevmeyi öğrettik. Biz çocuklarımıza dünyanın karşısında dimdik duran bir liderin cesaretini gösterdik. Biz çocuklarımızın geleceğini önce Allah’a sonra Efendiler Efendisi’nin sözlerinden cesaret alan bir güzel yüreğe teslim ettik.

Bayrağımız dalgalandıkça adın yaşasın gönüllerimizde… Sen çok yaşa Uzun Adam… Sen çok yaşa Usta… Sen çok yaşa gönüllerin Fatihi…  Sen çok yaşa Recep Tayyip Erdoğan…

Yaşa ve yaşat seni sevenlerini…