Menu
YENİ BİR ETİK ALGISI GEREKECEK
Haberler • YENİ BİR ETİK ALGISI GEREKECEK

YENİ BİR ETİK ALGISI GEREKECEK

Bir sanat yapıtının, bu edebiyat eseri olunca da geçerli, ekonomik nesne oluşu ile onu deneyimleyen, alılmayan okurun cephesinden durumu ayrı ayrı konuşulmalı. Her ne kadar belirli ve okurlukla vasıflanacak bir okur kitlesi yoksa da artık, belirsiz bir muhataba doğru konuştuğumuza göre, elimizde onun istediği bir şeyi taşıdığımıza inanıyor olmalıyız. Bu nedir? İnsanların karşılığında para verdikleri bir şey mi? Öyleyse ekonominin alanındayız. Sanıldığı gibi edebiyat alanında değil.

Burada dağınık sorularla test edilmeye çalışılan şey hakkında daha evvel başka başka yerlerde yazdım. Bu soruların baltayı vurduğu her noktada değdiği taş değişimin kestirilemezliği. Gizli sorular: Bize ne olacağı? Cebimizden çıkacak olan? Jorge’ye adam öldürten o kutsal dokunulmazlığın yerini alacak şey? Vs.

Geçen bir AVM’de büyük bir kitapçı açılmış, çocuklar için üretilen kitap çeşitleri akıllara durgunluk veriyor. Tamamen ticari bir kurguyla şekillenmiş bu mekânda çocukların 3-4 saat oyalanması mümkün olabiliyor. Ben çocukken böylesi bir dükkâna gitsem orayı cennet filan kabul ederdim belki. Üç boyutlu kitaplar, oyuncaklarla birlikte dizayn edilmiş kitaplar, neler neler… Yazılı kısımları her ne kadar azsa da kitaplar kitaplık vasıflarını koruyarak çocukların zihnini geliştirecek şekilde objelere dönüştürülmüş. Çocuklar için dokunarak öğrenmek önemli. Önümüzdeki onyıllarda evrimimiz bu özelliğimizi bastırmazsa –ki bence hızlıca bastıracaktır- matbu yayıncılık için bir süre daha hayat sürecek demektir. Ancak burada kitabı bildiğin nesne saydığımızı kabul etmeliyiz. Kendi duygularımdan söz etmiyorum. İtiraf etmeliyiz yani. Birçok yazarda kitaplarının çizilmesine alerji var, bazıları sırtını kırmadan okuma tembihiyle ödünç veriyor. Bunlar bana yabancı, kaldı ki abartılı kitap sevgisiyle büyümüş biriyim. Buradaki içsel saik, kitabın müzecilik duygusu ile saklandığıdır. Peki, kitaplar cisimleriyle de birer sanat eseri midir, halbuki değildir. Matbu kitabın insana verdiği bu duygu, yani cismiyle de sanat eseri olduğu duygusu koleksiyoncularda bulunan fetiş nesne merakına denk düşer. Bunlar doğal ve insani şeyler. İşin bu kısmı nedeniyle de çocuklar gibi olan tarafımızla matbu kitap fikrine sımsıkı yapışacağız muhtemelen. Fakat şöyle bir düşününce, bu sadece bir zaaf. Ağaçları sevmeyi tercih etmek lazım bu saatten sonra.

e-kitabın önü çok açık. Çünkü kolaylıklara çabuk alışılır. Dönüşüm biz fark etmeden sürecektir. Uzun süredir e-kitap okuyabildiğim bir kindle’ım var. Ancak okumayı istediğim kitapları onunla okuyabilmem için bulmam bazen imkânsız oluyor. İnternete yüklenen dergileri bir sayı geriden takip etme pahasına sitesinden okuyorum. Matbu formunu elimde bulundurmayı tercih etmiyorum. Müze değeri olan birkaç kitap dışında, mesela sevdiğim birkaç şairin şiir kitabı, birkaç roman gibi, kütüphanemi bilgisayara yüklemek mümkün olsaydı hayır demezdim. Demek ki kolayıma gelen bu artık. Bana mahsus mu bilmiyorum, bu konuda duygusal takıntılarım yok. Zaten insan ömrü kadar süre içinde dönüşüm tamamlanmış olacak muhtemelen. Dolayısıyla duygusal takıntılarımız bizimle birlikte mezara gidecek. Ve muhtemelen her kuşak kendisine başka bir fetiş icat edebilecek.

Ayrıca e-kitap ve uzantısı yapılar bir başına bir okur meselesi veya bir yazar meselesi değildir. Hem metni kendi yapısına dönüştüren, hem de el değiştirmenin yapısını, işleyişini dönüştüren bir olgudur. Bunun okur ve yazar tarafı kadar önemli olan kısmı aracı kurumların işleyişidir. Çok büyük bir pazardan söz ediyoruz. Bizim fikirlerimiz yalnızca kestirimler olarak kalacak muhtemelen. Dolayısıyla işin bu kısmı ile değil şununla daha ilgiliyim:

İnternetin sunduğu özgürlük alanı, bu özgürlüğü nasıl kullandığınızla ilgili olarak önem kazanıyor. Bütün özgürlük terimleri, şimdiye dek hep mücadeleyle belirlenmişti. İnsanlık özgürlüğü, karşılığında bedel ödenen ve savaşarak elde edilen bir değer olarak tanıdı, sevdi. İpini koparmış olmanın adı değildi özgürlük. Bu anlamda internetin sağladığı hareket kolaylığı, özgürlük olarak nitelenmemeli. O bize konfor sağlayan bir yenilik. Hiçbir şeyin kendisinden önceki gibi olamayacağı türde bir değişim. Burda önemli olan bize hız kazandıran bu değişimin bir eser karşısındaki tepkilerimizi nasıl etkilediği. Araçlar hiçbir zaman salt araç değildir, taşıdıkları fikirlerin yapısına işlerler. İnternet underground olanı, bekleneceğinin tersine, yok etti. Onu yüzeye çekti. İnternet jargonu sanatçıyla sokaktaki adamı aynı düzeyde buluşturduğu gibi yeraltı kültürünü ve seçkin/burjuva kültürünü de eşitledi. Yeni durumun ekonomik değerler açısından da insani değerler açısından da kendi etiğini oluşturması gerekiyor. Bu saatten sonra bunu konuşmak lazım asıl.