Menu
ABORİJİNİLER VE ABORİJİNİ SANATI
Deneme/İnceleme/Eleştiri • ABORİJİNİLER VE ABORİJİNİ SANATI

ABORİJİNİLER VE ABORİJİNİ SANATI


Aborijini, İngilizlerin Avustralya yerlisine verdiği genel addır. İngilizler 1780'lerde Avustralyayı işgale başladıklarında tüm kıtada kabileler halinde yarım milyon civarında yerli halk yaşıyordu.

Bu yerliler kendine özgü komünal bir yaşam içindeydi. Bütün ülke, bütün sular, bütün hayvanlar ve bitkiler toplumun ortak malıydı. Aile yoktu. Tüm Avustralyalılar bir aile kabul ediliyordu.

Üretim yapılmıyordu. Geçim doğanın verdiğini toplayarak ve avlanarak sağlanıyordu. Su ve kara hayvanları, meyveler, bitki kökleri, otlar ağaç gövdesinde yaşayan beyaz iri kurtçuklar temel gıdaları oluşturuyordu.

Aborijini halkı irili ufaklı 500 kadar kabileden oluşuyordu. Bu halk birbirine yakınlık ve uzaklığına göre benzerliği azalan ve çoğalan çok fazla kabile dilleri konuşuyordu. Birbirine yakın kabilelerin dilleri de birbirine yakındı.

İngilizler ilk gelişlerinde kendilerini dostlukla konuk eden bu komünal toplulukları daha sonra, ateşli silahlarla, zehirleyerek, erkek neslini yok edip kadınlara zorla tecavüz edip melezleyerek yok etmeye girişti. Kıtanın güneyindeki Tasmanya adasında yerli halkın ve o çok güzel Tasmanya kaplanının nesli tüketildi.

Yerli halkın nüfusu 150 yıl sonra 500 binden 50 bine düşürüldü. Aborijini insanı toprağı ana bilir, kendini toprağın vergisi kabul eder, özel mülkiyeti hiç tanımazdı. Atalarına çok büyük saygıyla bağlıydı. Yaşayış komünal olduğundan, özel mülkiyet bilinmediğinden, aile oluşmadığından ötürü, insanların soy zinciri göbek bağı gibi anaya bağlıydı. Çocuklar ananın çocuklarıydı ve baba yoktu bu hayatta. Erkekler vardı. Bunlar kadınların erkekleriydi.

Bugün baba var, ama çocuklar yine ananın soyadını taşıyor.

Üretimin gelişmesi insanlığı ilerletmiş, toplumlar yeni buluşlarla, yaşamı zenginleştirerek ilerlemişlerdir. Bu ilerleyişe toplumun yaşam savaşı, daha iyi yaşama, korunma, beslenme dürtüsü kaynaklık etmiştir... ve toplumlar sürekli arayış içinde olup sürekli yeni şeyler üreterek gelişebilmişlerdir.

Üretimin gelişimi toplumların estetik, sanatsal ve kültürel gelişimini de sağlamıştır. Toplumlarda kültürel ve sanatsal üretim maddî üretimin gelişimine göre kendini göstermiştir.

Aborijini sanatı deyince aklımıza en başta resim geliyor.

Resimden sonra da bir av aleti olan bumerang ve müzik aleti didgeridoo... Aslında Aborijinilerin yaptığı üretim bunlardır. Aborijini resim yapmak için de boya üretir. Boya üretimini köklerden, otlardan ağaç kabuğu ve topraktan yapar. Fırça olarak da doğal malzemeyi kullanır, yani otları, çöpleri veya parmağını.

Aborijini halkı ulu ağaç gövdelerini, kayaları, mağaraları resimlerle adeta donatmıştır. Modern dünyanın insanlarının ataları da aynı şekil resimler yapmıştı, ama Aborijini resmi ötekilerden çok daha yetkin ve değişik bir tarzdır. Üstelik Aborijinilerin maddî yaşam için pek üretim yapmadığını da görüyoruz. Yalnızca doğanın verdiği nimetleri toplayarak geçinen bu toplumun sanatsal üretiminin ileri boyutta ve özgün oluşu şaşırtıcı bir durum değil mi?

200 yıl önce bu insanların ülkesini yağmalayan İngiliz ve Avrupa kökenli beyaz insanlar bugün de aynı gözü doymazlıkla Aborijini sanatını yağmalıyorlar. Bugün Avustralya’da Aborijini resmi, bumerang ve didgeridoo turizm sektörünün en önemli hediyelik malzemesini oluşturuyor. Tüm dekoratif eşyalarda, süslemeye ait olan malzemelerde Aborijini desenleri bol miktarda kullanılıyor ve çok pahalı satılıyor.

Bitek ve verimli alanlardan kovularak çöllerde yaşamaya mahkum Edilen Aborijinilerin yoksulluğu sanatını birkaç kuruşa satmasını sağlıyor ve beyaz tüccar bu yağmadan iyi gelir sağlıyor. Pahalı sanat galerilerinde satarak, moda ve turistik alanlarda kullanarak çapulcu zihniyetiyle yağmalıyor.

Aborijiniler sanatlarında kendi dünyalarını işlemişlerdir.

Kayalara, mağaralara ve ulu ağaçlara atalarını, avlanışlarını, danslarını, geçim sağladıkları bitki ve hayvanları, yağmuru, suyu ve güneşi çizmişlerdir. Aslında çizmek denilmez buna.

Aborijini çizmez, noktalama yöntemiyle nakış nakış işler. Onun resmi, Türkmen kızının renk renk boncuklarla işlediği oyaya benzer. Doğadan aldığı renk renk boyalarla doğayı doğaya işler.

Aborijini dans ve müziği de resmine uygundur. Dans ve müzikle de doğa işlenir.

İnsanların hayvan avlama çabası, yağmur, şimşek, fırtına korku ve sevinç dans ve müziğin ana temalarıdır. Güneş baba, toprak ana ve bunların vergisi insan, hayvan, bitkiler, sular... Aborijinin dünyası budur. Resim, müzik ve dansı da bu dünyasının yansımasıdır...